Ah benim sevgili okuyucularım, bir başınıza kaldınız buralarda teeey ne zamandan beri :P Böyle yazarken de kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissediyorum aslında :) Orda olmadıgınızı biliyorum :P Kıhh kıhhh :) Ama olsun, varmışsınız gibi yapmak hoşuma gidiyor. Yoksa hiç yazasım gelmeyecek. Ama yazmak istiyorum. Güzel oluyor yaptığım, beğendiğim, kızdığım, umutlandıgım vs şeyleri buraya kaydetmek.
Geçen haftasonu memleketime, İzmit'e gitmiştik. Eşimin iki arkadaşı ve eşleriyle de güzel bir gün geçirdik 3-4 günlük tatilimizin içinde. Önce bebecik sevdik -ki ikizlerdi- sonra o bebecikleri de alıp cümbürcemaat Maşukiye- Kartepe- Sapanca yollarına düştük :) Ne yapacağımızı bilmez halde oradan oraya gittik işte :P Önce Sapanca Göl Evi'ne gittik. Bu aralar, takip ettiğim blogların birçoğunda da görüyorum bu Göl Evini. Yakın ve güzel olması sebebiyle haftasonu kaçamkları için ideal bir yer sanırım. Orada bolca fotoğraf çektirdikten sonra yaklaşık 1 saat garson bekledik. Gelmeyince de beleş manzaranın mutluluğuyla kalktık yola koyulduk tekrar :P
Kartepeyi de merak ediyorduk ve gitmeye karar verdik. Daha dağın giriş yolu üzerindeyken bile öyle bir trafik vardı ki. Hem hava güzel hem Pazar hem de sömestr tatili oldugu için herkes buraya akın etmiş neredeyse. Yol kenarlarında mangal partileri vardı :) Biz de çok ilerlemeyelim dedik, müsait bir yerde arabadan inip manzarayı şööööyle bir seyredip üç-beş de orada fotoğraf çekildikten sonra geri döndük.
Buralara kadar gelmişken, o civarda bolca bulunan alabalık tesislerinden birinde alabalık yiyelim dedik. Ama ne mümkkün yer bulabilmek! Tıklım tıklım her tesis! İpini koparan gelmiş :P Sonra, eşimle çok önceden gittiğimiz bir tesis geldi aklımıza ve oraya gittik. Kiremitte alabalık ve yine kiremitte kaşarlı köftemizi mıhlama eşliğinde silip süpürdükten sonra evlere geri döndük.
Ertesi gün de Bursa vardı planlarımızda ama ben sabah fena bir boğaz ağrısıyle uyanınca biz gidemedik, arkadaşlar gittiler. Ben de o günden bugüne hala hastayım :( Sanırım keçi gribi oldum ben de :( Bu aralar da bu grip salgınmış. Keçiyle bir alakası yok aslında. Ama gelince gitmek bilmediği için keçi gribi demişler. Hala burun çekip duruyorum.
Önceki gün biraz iyiceydim ve canım çok fena şekilde poğaça istedi. Yağlı yemekleri istemiyordum. Ama hasta olduğum için de kolay ve evdeki malzemelerle yapabileceğim bir tarif ararken Cahide ve Jibek'in sayfasında buldum kendimi. Poğaçayı şip şak yaptım ve şimdiye kadar yaptığım enn güzel ikinci poğaça olduguna karar verip, tekrar yapmak üzere arşivime kaldırdım. E buraya da eklemezsem olmazdı dimi :) Buyrun siz de faydalanın efemmm.
MALZEMELER:
125 gr.tereyağı (yumuşamış olacak)
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
2 yumurta (birinin sarısı ayrılacak)
1 yemek kaşığı sirke (gevrek olması için) (ben sirke koymadım)
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un,tuz
Peynir
YAPILIŞI:
Un ve kabartma tozu haricindeki tüm malzemeleri iyice karıştırdıktan sonra kabartma tozu ve unu ilave edip yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamurumuz hazır olunca, iri ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elimizde biraz açtıktan sonra içine peynir koyup kapatıyoruz. Poğaçaları tepsiye dizip üzerlerine yumurta sarısı sürdükten sonra 175 derece ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.
6 yorum:
çok kötüsün bi kerem!!
Kih kih kihhh :))
sümeyye kap gel bana :P
Bitti ki anacım :D
bende çok seviyorum maşukiye'yi hele kartepeye çıkarken yazıcıköy evi var oranın kahvaltısı süper...baharı sabırsızlıkla bekliyoruz :) pağaçalarda nefis görünüyor,ellerine sağlık...
Sümeyyecim bakarsın beraber gideriz bahara :) Yazıcıoğlu tıklım tıklımdı, yer bulamadık :)
Yorum Gönder