12 Aralık 2011 Pazartesi

Yumuşacık Mmmmmmısır Ekmeği

Şimdi bu postu yazarken ilk yada ikinci postum geldi aklıma :) Patlamış mısır fotoğrafı koymuştum. Ben mısırı pek severim. Haşlanmışını da patlamışını da. Ama GDO vs lafları çıktıktan sonra yemeye korkar oldum. Yine dayanamayıp yiyorum arasıra. Ama yetmiyor :( İçim rahat olsa her akşam patlatır yerdim şimdi, ohh missss :)
GDO'suz tohum var mıdır bilmem ama bulmayı ve annemlerin o minik bahçesine ektirmeyi çok isterdim.
Mısırın ekmeğini de pek severim :) Fakat fırınlardakiler taş gibi kuru oluyor genelde. öyle sevmiyorum ben. Yumuşacık olmalı poğaça gibi.
Geçen gün Müge'nin bloğunu gezerken mısır ekmeği tarifine rastladım. O da başka bir blogda görmüş ve denemiş. Ben de denemeye karar verdim. Fakat tarifin bulunduğu postun altında farklı bir tarif daha vardı. Onu mu deneyeyim bunu mu deneyeyim diye kararsızlık içindeyken, diğer tarifte yumurta olmasını kendime bahane gösterip bu tarifi yapmaya karar verdim :) Marketlerde nişasta kutusu gibi kutularda satılan hazır mısır unlarını sevmiyorum ben. Tuhaf bir tadları oluyor, naftalinliymiş gibi. O yüzden açık mısır unu aldım. Daha önceden mısır unlu bir poğaça tarifi denemiştim. O zaman Koska'dan almıştım mısır ununu ve memnun kalmıştım. Bu sefer bizim markette de buldum. Çalışanlardan birinin memleketinden geliyormuş. Aldım ve ondan da memnun kaldım.
Veeee Müge'nin oldugu gibi benim de favori mısır ekmeği tarifim oldu hemencik bu tarif :) Yumuşacık mis gibi bir ekmek çıkıyor ortaya. Ben unu yarım bardak kadar daha fazla kullandım ve biraz karbonat da ekledim, tarifte olmamasına rağmen. Çünkü karbonatın verdiği tadı seviyorum.
Hadi lafı daha fazla uzatmayayım da tarifi vereyim:



Önce Malzemeler:

2 su bardağı mısır unu
1,5 su bardağı beyaz un
Yarım su bardağı sıvıyağ
1,5 su bardağı süt
1 pakete yakın kabartma tozu
1 çay kaşığına yakın karbonat
1 tatlı kaşığı tuz
100 gram beyaz peynir (ben peynir kullanmadım ama tulum peyniri de yakışır diye düşünüyorum)

Yapılışı:

Malzemelerin hepsini karıştırıp, yağlanmış tepsiye/borcama/kalıba döküp 180 derece fırında pişirip yiyorsunuz :) Pişip pişmediğini anlamak için, Müge'nin de tavsiye ettiği gibi kürdan yada bıçak batırabilirsiniz. Kürdan/bıçak kuru çıkıyorsa pişmiş demektir.
Afiyet olsun.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Buharlı Temizlik Makineleri... Ve Arçelik Buharika Gerçekten Harika Mı?

Ev işi yapmayı seven var mı aranızda? :) Yoksa, "biri yapsa da ben de o tertemiz evde ayaklarımı uzatıp keyfime baksam" diyenlerden misiniz benim gibi :P Ama tabi öyle olmuyor hiç. Tıpış tıpış kalkıp yapıyorsun evinin işini. Nerde o evlenmeden önceki günler hey gidi :D
Benim ev işlerinde en sevmediğim kısım süpürmek ve gömlek-pantolon ütülemek! Eşimin mesleğinden dolayı sık sık gömlek ve pantolon ütülemek zorundayım. Ütüleyesim yoksa, yakındaki bir terziye ütületiyorum ama genelde bana kalıyor tabi :) Ne kötü bir ev hanımı profili çizdim değil mi? :) Yok yok, o kadar da vahim değil durumum be :)
Ev işlerini sevsem de sevmesem de yapmak zorunda olduğum için, işleri kolaylaştıracağı söylenen herşey ilgimi çeker :) Bunlardan biri de buharlı temizlik aletleri idi. Hatta bir iki ay kadar önce şu yazımda bahsetmiştim. Almak istiyordum ama gerçekten işe yarıyor mu ve hangisini almalıyım bilmiyordum. O yazıda bahsettiğim modellerden birini almaktı niyetim. Neredeyse bütün markaları araştırdım. Kiminde sadece yer silme özelliği var, kiminde sadece duvar-fayans-duşakabin vs silme özelliği var kiminde ise hem yer hem de duvar-fayans-banyo vs temizleme özelliği var. Fakat ikisi bir arada olanlar genellikle epey pahalıydı. Fakir istiyordum ama onun da yer için olanı ayrı duvar vs için olanı ayrıydı. İki makineye de hiç gerek yoktu. Sonra, gerek yazıma yapılan bir yorum ve gerekse eşimin yönlendirmesi sonucu, hiç aklımda olmadıgı halde ve kafamda bu alet için düşündüğüm fiyattan biraz daha fazla fiyatlı olduğu halde Arçelik Buharika almaya karar verdim. Eve getirir getirmez denedim tabi :)



Veeeeee pek bir şey anlamadım :) Yani iyi midir kötü müdür? Buhar veriyor ve yerleri siliyorsun işte. Bu muymuş dedim. Birkaç kez daha denedim sonra. Bu denemelerin sonucunda gayet gereksiz bir alet olduguna karar verdim. Yani evet yerleri siliyor güzelce ama ben bunu vileda ile de yapıyordum zaten. Hiç de öyle bahsedildiği gibi yükseeeeek sıcaklıkta buhar vermiyor bir kere! Güya yüksek sıcaklıkta buhar verecek ve mikropları öldürecekti. Ilık bir buharı var, ne kir yumuşatıyor ne de mikrop öldürüyor zannımca! Omuz askısı varmış ama bizim kutudan çıkmadı -aldıgımız yere de gitmedik tekrar askı için-. Omuz askısı olmayınca elde tutuyorsun ve bir elinde o varken tek elle aleti kullanmak zor oluyor. süpürge gibi düşünün. Tipi de süpürge gibi zaten. Süpürgenin gövdesini bir elinizde, borusunu bir elinizde tutarak süpürdüğünüzü düşünün. Bu da öyle işte. Zorluyor insanı. İki elle çok daha rahat oluyor. Ve borusu da sanki kırılıverecekmiş gibi geliyor bana, bastıramıyorum havlusunu yere. Tabanca şeklinde olan tutma yerini de bi tuhaf yapmışlar, hiç ele göre değil. Ama oradan tutmak zorundasınız buhar düğmesi orada oldugu için. Çok rahatsız ediyor eli.
Durum böyle. Ben yandım siz yanmayın diye bilgi vereyim istedim :) Yani kullanılabilir tabi ama "vaay iyi ki almışım yahu" denilecek birşey değil bence. İlla alınmak isteniyorsa da 100 TL civarında olanlardan almak daha mantıklı. Belki henüz keşfedememişimdir bilmiyorum, ama daha neyini keşfedebilirim onu da bilmiyorum :) Gerçi cam silme aparatı falan var, bir de onu deneyeyim de sonra yine bilgi veririm size :)
Hadi iyi günler :)

24 Kasım 2011 Perşembe

Tarçınlı Kurabiyeler Yada Kurabiyecikler :)

Giriş bölümünü geçip direkt konuya giriyorum efendim :)



Günlerden birgün arkadaşlarımdan birine ev oturmasına gitmiştim. Arkadaşımın çok ama çok tatlı da bir bebişi var.Fotoğrafını size de göstermek isterdim ama şimdi bu saatte annesinden izin alamam :) Bebekli bir kadın olmasından dolayı, benim için fazla zahmete girmemesini söyledim kendisine. Yani bir çay ve kahvaltılık malzeme de yeterli olurdu. Ama gittiğimde, sofrayı donattığını gördüm. E becerikli kadın tabi :) Annesi de çok güzel su böreği yapar. Yapar yapar kızına yollar, kızı da dondurucuya kaldırıp misafir geldiğinde çıkarır :) Beraberce mamaları hazırlarken gözüm kurabiyelere takıldı. Minik minik kahverengi kurabiyecikler. Hemen attım ağzıma bir tane ama atmaz olaydım. Çünkü öyle güzeldi ki, tabaklar hazırlanana da bitirecektim neredeyse :) Bir yandan da şaşkınlık içindeydim, bu kadar şeyi nasıl hazırladı diye. Sonra bir bomba daha patlattı sağolsun :) Meğer kurabiyeler de dondurucudanmış :) Yani becerikli değil uyanık kadınmış bizim arkadaş :P Şaka bir yana, gerçekten beceriklidir. Boş vakitlerinde yapıp yapıp dondurucuya atıyormuş börek-çörek tarzı şeyleri. O günden beri ben de üç beş çeşiti dondurucumda bulundurmaya çalışıyorum hep.
Evet, kurabiye dondurucudanmış ama inanın hiç belli değildi. 5-10 dakika kadar fırında tutmuş ve yeni pişmiş hale gelmiş o güzelim kurabiyeler. E hemen tarif aldım ve ilk fırsatta denedim tabi ki :) Bloğa koymazsam da çatlardım ve koyuyorum işte. Mutlaka da denemenizi, hatta birkaç tepsi pişirip soğuttuktan sonra dondurucuya kaldırmanızı, sonra canınız çektikçe fırınlayıp yemenizi tavsiye üztüne tavsiye ediyorum :)




Buyrun tarif:

Malzemeler:

1 paket yumuşamış teremyağ (Ben yarım paket kadar kullandım)
1 paket kabartma tozu
1.5 çay bardağı pudra şekeri
1 çay bardağı sıvı yağ
1 su bardağı toz fındık
1 çorba kaşığı tarçın
Aldığı kadar un


Yapılışı:

Margarin, pudra şekeri, sıvıyağ, toz fındık, tarçın ve bir miktar unu elinizle yoğurmaya başlayın. Biraz yoğurduktan sonra kabartma tozunu katın. Evet, bilinenin aksine, una değil biraz yoğrulmuş hamura katılacak kabartma tozu. Normal bir kurabiye hamuru kıvamına gelinceye kadar hamuru yoğurup istediğiniz boyutta yuvarlayıp tepsiye dizin. Makbulü küçük yuvarlakcıklar :) Çok daha şirin oluyor. 200 derece fırında üzerleri kızarana kadar pişirin. Soğuduktan sonra beni de çağırın ve afiyetle yiyelim :)
(Arzu ederseniz, soğuduktan sonra üzerlerine pudra şekeri de serpebilirsiniz ama bence gerek yok. )

12 Kasım 2011 Cumartesi

Rengarenk, Kaşarlı-Mısırlı Salata

Yemeklerin olmazsa olmazlarındandır bence salata. Yapmaya en çok üşendiğim yiyeceklerin başında geldiği için pek yapmam ama her yemekte olması şart gibi geliyor bana. Geçen ay eşimin teyzesi bizdeyken, onun salata alışkanlığı sayesinde ben de salatayı daha bir sever oldum ve bu konudaki üşengeçliğimi atmaya çalıştım üzerimden. Onunki bilindik salataydı. Yani kıvırcık-domates-salatalık-soğan ve bol zeytinyağıyla limon. Ben soğan yemediğim için koymuyorum. Limonlu salatayı da hiç sevmezdim, işkence gibi gelirdi bana limonlu salata yemek. Ama sağolsun alıştırdı beni :) Şimdi illa ki limon arıyorum salatada :)
Tarifini vereceğim salata klasik salatalardan değil. Ama ilk denediğim günden bu yana her misafirime mutlaka yapıyorum. Çünkü çok beğeniliyor ve eşim de bayılıyor. Zaten birşeyi sık yapmam için, eşimin çok beğenip iştahla yemesi en büyük motive oluyor benim için :)
Tarifi yesilkivi.com'dan aldım. Asıl tarifte kaşarlar daha uzun fakat ben biraz daha küçük doğruyorum. Tercih sizin. Fotoğraflar yine karanlık ortamda oldu, kusura bakmayın. Bir de, servis tabağındaki halini fotoğraflamayı unuttum. Bununla idare ediverin he mi canlarım ciğerleriM :P



Malzemeler:
Arzu ettiğiniz kadar domates
Arzu ettiğiniz kadar haşlanmış mısır
Arzu ettiğiniz kadar kaşar
Arzu etitğiniz kadar maydono
Arzu ettiğiniz kadar zeytinyağı
Arzu ettiğiniz kadar tuz
:))

Yapılışı:
Maydonozları ince ince kıyın. Kaşarları kibrit çöpü kalınlığında küçük küçük doğrayın. (Yada jülyen de doğrayabilirsiniz. Ben jülyenin yarısı kadar doğruyorum). Domateslerin kabuklarını soyup onları da küçük küçük doğrayın. Hepsini karıştırıp mısırı da ekleyin. Zeytinyağı ve tuz ekledikten sonra salatanız servise hazır.
Afiyet olsun.



ÖNEMLİ NOT: Salatanıza zeytinyağı ve tuzunu eklemeyi unutmayın benim gibi :) Misafirlerim de hiç sesini çıkarmadı "bunun yağı-tuzu yok yahu" diye :) Benim de yeme fırsatım olmadı sofrayla ilgilenirken. Sonradan aklıma geldiğinde ise yemeğin sonuna gelinmişti.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Güneş Börek



Daha önce bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama ben çok yemek seçerim. Yemediğim o kadar çok şey var ki. Soğan-yumurta-sebze-sakatat vs vs . Dolayısıyla hamur işleri benim en çok yediğim yiyeceklerden oluyor. Çünkü doymam gerekiyor :) Hamur işleri arasında da en çok poğaça türlerini severim. Aslında börekleri de severim ama yapanlar genelde aralarına ve üstüne yumurta falan sürüyor, o da bana çok kokuyor ve yiyemiyorum. Anca kendim yapmalıyım yada yumurtasız yapılmalı ki yiyeyim.
Yemek bloglarında da genelde hamur işleri bölümüne bakıyorum. Geçen gün blog güncellemelerinde, Jibek ve Cahide'nin bloğunda Mayalı Hamurdan Güneş Börek diye bir post görünce hemen koştum bloğa "O DA NEYMİŞ Kİ AYOL" diyerek :P Ve görüntüye de tarife de bayıldım. Tam benlikti :) İki gün sonra teyzemlerin de gelecek olmasını fırsat bilip tarifi denemeye karar verdim. Cahide'nin de söylediği gibi gayet bereketli bir tarif. O yüzden , Cahide'nin tavsiyesine uyup da ölçüleri yarıya indirip yaptığım için pek memnun oldum :)
Denemenizi öneriyor ve denemeniz için de tarifi vermem gerektiğini düşünüyorum :P Benim vereceğim ölçüler yarım ölçüdür. Yani siz tekrar yarıya indirmeyin :)



Malzemeler:
1 su bardağı süt
1 su bardağına yakın yoğurt
Yarım su bardağı sıvıyap
1 yumurta (+1 yumurta sarısı üzerine sürmek için)
1 tatlı kaşığı instant maya
1 yemek kaşığı toz şeker (dolu dolu olsun)
1 tatlı kaşığı tuz (o da dolu dolu olsun)
Aldığı kadar un (yumuşak bir hamur olacak)
Eritilmiş tereyağı

Patatesli Harç için:
3 patates
Biraz peynir
İsteğe bağlı olarak biraz maydonoz
Karabiber, tuz



Yapılışı:
Patatesleri haşlayın, peynir karıştırarak ezin. Maydonoz, tuz ve karabiber ekleyin. Bir kenarda bekleyedursun.
Yumurta, süt, sıvıyağ ve yoğurdu iyice çırpın. Un, maya, tuz ve şekeri ekleyip yumuşak bir hamur elde edin. Mayalanması için bir müddet beklettikten sonra kalın bir şekilde açın. Üzerine erimiş tereyağı sürdükten sonra zarf şeklinde katlayıp buzdolabında yarım saat kadar bekletin.
Yarım saat sonra hamuru çıkarıp dikdörtgen olacak şekilde merdaneyle açın. Poğaça hamuru yaparken avucunuzda açtığınız kalınlıkta olsun. Tekrar tereyağı sürüp patatesli harcı her tarafına döşeyin. Rulo yapıp simit gibi uçlarını birleştirin. Tepsiye alıp üzerine yumurtanın sarısı ve yoğurt karışımından sürün. Susam-çörekotu serpin. Bir müddet, fırını çalıştırmadan fırında bekletin. (ben bekletmeden yaptım) Yuvarlak şekli bozmadan dilimleyip fırını çalıştırın. Ben 175 derecede pişirdim. İçini kontrol ede ede pişirin. Piştiğinize inandığınızda çıkarın ve biraz dinlendirdikten sonra dilimleri kesip servis yapın.
Afiyet olsun.



Hamurun yapılış aşamaları için Cahide ve Jibek'in sitesine bakabilirsiniz.

16 Ekim 2011 Pazar

Mantarlı Tavuk Sarma



Seyrek de olsa misafir ağırladığım zamanlarda fotoğraf çekmeyeli, dolayısıyla da bloğa tarif eklemeyeli epey zaman geçmiş. En son Kremalı Milföy Sarma tarifi vermişim te 15 Haziran!da. Zaten sık misafir ağırlayamıyorum. Ağırladığımda ise ya unutuyorum fotoğraf çekmeyi yada o koşturmada çekmeye vakit kalmıyor.
Bugün İzmit'ten teyzemler geldi bana. Eniştem yurtdışında çalıştığı için hiç gelememişti bana, evlendikten sonra. Üstelik kendisi harika bir aşçıdır. Büyük firmalarda şeflik yapıyor. O yüzden beni her zamankinden daha fazla bir telaş sardı :) Acaba ne yemek yapsam, yaptığım yemekler güzel olacak mı, eniştem beğenecek mi?? Bu sorular eşliğinde nihayet menümü belirledim ama bir gün öncesinden yapmaya başladım :)
Menüm şöyleydi:
Mercimek çorbası - Mantarlı tavuk sarma - Pilav - Kaşarlı mısırlı salata - Kapuska - Güneş börek - Kahveli Kup.
Bunlardan dördünün fotoğraflarını çekebildim şükürler olsun :) Ve sizlerin beğenisine ve istifadesine sunacağım efem aralıklı olarak.
Bugün ilk tarifle başlayayım.
Tarifi ilk olarak lezzetpinari.blogspot.com adresinde görmüştüm. Birkaç davetimde yapmıştım ve beğenilmişti. Kolay ve lezzetli bir tarif. Yani lezzetli oldugunu söylediler. Ben mantar ve biber yemediğim için tatmadım tabi :)
Buyrun, karşınızda Mantarlı Tavuk Sarma:



Malzemeler:
Kişi sayısı kadar yada kişi sayısının 2 katı kadar kemiksiz tavuk pirzola (çünkü pişince epey küçülüyorlar)
Bu tavuklara yetecek kadar mantar ( ben bir küçük kavanoz konserve mantar kullandım)
4-5 tane yeşil sivri biber
1-2 diş sarımsak
Zeytinyağı
Tuz-karabiber
Kaşar rendesi



Yapılışı:
Tavukları alırken, biftek gibi iyice incelttirin.
Sıvıyağda ince kıydığınız sarımsakları soteledikten sonra küçük küçük doğranmış biberleri ekleyin. Biberler biraz yumuşadıktan sonra yine ince ince doğradığınız mantarları ekleyin. Mantarl pişince tuz ve karabiberi ekleyip ocağın altını kapatın.
Tavukları teker teker açıp, içlerine mantarlı karışımdan yayın. Üzerine de kaşar rendesi serpiştirip tavuğu sarın. Birleştirdiğiniz yer altta kalacak şekilde yağlanmış fırın tepsinize yada borcama dizin. Üzerilerine, renk olması açısından biraz karabiber ekin. Fırınınızın özelliğine göre makul bir ayarda -ki ben 175 derecede pişirdim- tavukları pişirin. Arada alt üst yaparsanız daha güzel pişiyor. Ama en sonunda düzünü çevirmeyi unutmayın :) Yani birleşme yeri altta kalsın.
Yanında pilavla yada uygun gördüğünüz herhangi bir yemekle servis yapın.
Afiyet olsun :)



Son fotoğrafa bakıp da tavuğun çok büyük oldugunu ve servis tabağının yarısını kapladığını düşünmeyin. O tabak küçük tatlı tabağı :P
Haa, aşçı olan eniştem yemeklerimi özellikle de bu yemeği çok beğendi. Tatlımı da değişik buldu ve beğendiğini söyledi :) Ayy bi havalardayım ki sormayın :P

10 Ekim 2011 Pazartesi

Stres Yok Edici Uğraşlar :)



Herkesin kafa dinlemek, stresini atmak için başvurduğu yollar, uğraştığı hobileri vardır. Benim hobim şudur diyemiyorum. Birçok şeye el atmayı seviyorum fakat uzun süre yaptığım herşeyden sıkılıyorum. Bu daldan dala atlamalarım sonucu, heves edip de başladığım halde devamını getirmekte istikrar gösteremediğim birçok hobi(?)m oldu. Evlenmeden önce de böyleydi, evlendikten sonra da böyle devam etti. Dikişe heves edip dikiş makinesi alıp evi kumaşla doldurdum, örgüye heves edip yünler aldım, kurdela nakışı büyüledi ve rengarenk kurdelalar aldım vs vs . Ve hiçbirinde de ortaya çıakrdıgım doğru dürüst birşey olmadı :P Yarım yarım bıraktım çoğu başladığım işi. Yada bazılarını anneme falan verip tamamlattırdım.



Bu aralar yine bunalıp kendime uğraş ararken, gezindiğim bloglarda hayranlık uyandıran etamin tablolar görünce "ayy hadi bi işleyeyim bakiim." diye tekrar etamin işlemeye karar verdim :) Belki biliyorsunuzdur. DMC'nin hazır etamin kitleri oluyor. Etamini, şablonu ve ipleri set halinde satılıyor. Onlardan aldım. Ama etamini bildiğim etaminler gibi değil, o kadar küçük ki delikleri. O yüzden attım bi kenara yine. Ama geçenlerde bir akşam, Ümmühanımın yeni evine hayırlı olsuna gittiğimizde duvarında gördüğüm kedili tablodan sonra etamin hevesim hortladı :P Annesi işlemiş, hemen şablonunu da temin etti bana sağolsun. Ama , aldığım etamin kitine ayıp olmasın diye, çok ince delikli olsa da önce onu bitirmek istedim. Gözlüksüz zor gören miyop gözümle yavaş yavaş işliyorum işte :) Şablon da öyle karmaşık ki gıcık oldum. Ama inat ettim bitecek inşallah :)
Bitmiş hali şu şekilde:



Ümmühan'ın beni ta kalbimden vuran minik minik kedili etamin tablosu da şu:



Ah minnoşlar etamin hevesim geçmeden işlerim umarım sizi, öyle güzelsiniz ki :)

Fotoğraflar yine gece karanlığında çekildiği için kötüler, alıştınız gerçi :P

6 Ekim 2011 Perşembe

Kaçırmayın Bu Fırsatı :)


Ayy ben de bu ara pazarlamacı gibi oldum, duyuru bloğuna çevirdim buraları :D Ama deneyip beğendim ürünleri çevreme duyurmayı pek seviyorum. Herkes faydalansın istiyorum. Yeni ürünlere ve markaların kampanyalarına da özel ilgim vardır :P Bunlardan haberdar olabilmek için takip ettiğim bloglardan biri de Bellek Kutusu. Her postuna mutlaka bakarım. Geçenlerde yine bir duyuru yaptı kutucuk. Eyüp Sabri Tuncer bir kampanya yapmış. Doğal zeytinyağlı sıvı el sabununu 2 Liradan satışa sunmuş. Tek şartı 6'lı paket olarak satın almanız. Ben de aldım gitti :) Bugün geldi sabunlarım. Çok ciciler :) Hemen yıkadım elimi ve ellerim hala misss gibi kokuyor. Bir koli daha sipariş vermeyi düşünüyorum :) Size de bi haber vereyim dedim. Verdim gidiyorum :)

26 Eylül 2011 Pazartesi

Böcekler Cici Yaratıklardır Dimiii :))

Oldum olası ottan böcekten korkarım. Aslında korkmam da bana bulaşmalarını da sevmem. Ne gerek var ki yani dimi, üzerimde yada çevremde gezmelerine. Gitsinler kırda bayırda dolaşıp görevlerini yerine getirsinler, aaa!
Evlenmeden önce bilumum böce-sinek-fare bilmem ne işlerine annem babam baktığı için ben pek rahattım. Evlendikten sonra da uzun bir müddet evde hiç haşere görmedik. Sonra birgün ben evde TV karşısında oturuyorken ve tabi ki eşim de evde yokken, TV sehpasının altından kocam simsiyah bir hamam böceği çıkıp gezinmeye başladı! Tüylerim diken diken oldu! Ne yapacağımı şaşırdım. Apartmanda da kimse yok! Ta İzmitteki annemi bile aradım. Hani insan evde tekken korktuğu zaman sesli sesli birşeyler yapar yada birilerini arar ya, ben de aklıma gelen herkesi aradım :) Koltuğun üzerinde ayakta duruyorken :D Halbuki küçücük (?) bir böcekti yerdeki ve ben ondan kimbilir kaç kat daha büyük idim. Aradığım kişiler, hamam böceğini süpürgeye çekmemi söylediler ama yaklaşmam ne mümkün! Kan ter içinde koltuktan inme cesaretini gösterebildikten sonra süpürgeyi aldım ama bi türlü böceğin yanına yaklaşamıyorum! En sonunda az buçuk yaklaşıp süpürgenin ucunu böceğe doğru attım :) Ve süpürge böceği çekti ama ben bu sefer de "ya süpürgeyi kapattıktan sonra içinden çıkarsa??" diye düşünmeye başladım. Ve kapatamadım süpürgeyi :D Eşimin gelmesine de birkaç saat vardı. O birkaç saat boyunca süpürgeyi kapatmadım :)) Başım patladı tabi o kadar gürültüden. Eşim geldiğinde süpürgeyi kapatıp içindeki torbasını da attı. Süpürge o kadar ısınmıştı ki! Herhalde biraz daha dursa onun da motoru yanardı :) Ha bu arada, eşim de en az benim kadar korkar haşereden :)))
Bu hamam böceği maceramızdan sonra Raid'in şu beyaz tabletlerinden alıp sağa sola bıraktık da bir daha hamam böceği görmedik Allah'a şükür. Ama bundan yaklaşık 1,5 ay kadar önce mutfakta ve banyoda minicik sinekcikler çıkmaya başladı. Karınca kadarlar ama uçuyorlar. Hani meyve falan bozulur da oluşur ya minik sinekler, onlara benziyorlardı. Anneme danıştım hemen. Bir ara onda da çıkmış ama ilaçla falan yok olmuşlar. Sonra tevafuken yine Raid'in bir ürününden haberdar oldum FikriMühim sayesinde. Birgün ansızın işyerime kargo geldi. "Raid Haşerelere Karşı Otomatik Çözüm" kampanyasıymış. Hazine bulmuş gibi sevindim :) Gerçekten tevafuk oldu benim için. Sinekleri nasıl kovalarım diye yana yakıla çare ararken bu kargoyu karşımda görünce gerçekten çok şaşırdım. Şu otomatik fıslayan oda parfümleri gibi birşey. Pilini ve tüpünü takıp asıyorsunuz bir kenara ve yaklaşık 10 dakikada bir fıslıyor. Ben bu tarz ürünlerin reklamlarına pek kanmam açıkcası. Reklamı yapılan herşeyin mutlaka az da olsa abartıldıgını düşünürüm. Ama bu ürünü kullanınca anladım ki reklamlarda az bile övmüşler! ikinci günden itibaren bir tane bile sinek görmedim ortalıkta! Şimdi bitmesin diye sürekli açık bırakmıyorum :D Haftada bir bir gün falan açık bırakıyorum. Sonra kapatıyorum :) nitekim, deneyip memnun kaldıktan sonra tavsiye ettiğim ürünlerdendir.



Evet bu sefer bu yazı reklam amaçlıdır. Ama fikrimühimden gelmemiş olsaydı bile burada tanıtırdım size. Çünkü ben faydalı önerileri duymayı sevdiğim gibi duyurmayı da severim. Zira bir sorunla karşılaştığımda başvurduğum ilk iki kaynaktan biri annem biri de internettir :)

22 Eylül 2011 Perşembe

Size Birşey Danışmak İstiyorum.

Buharlı temizleyiciler hakkında bilgisi olan var mı? Kullandınız mı hiç? 100 TL'den bilmem kaç bin TLye kadar uzanan bir fiyat aralığı var. Çok methedilen bir iki marka var ama fiyatları bin TL ve üstü. Ben ise en fazla 200 TLlik birşey almak istiyorum.
Şu ürünleri buldum ama yorum falan da olmadıgı için karar veremiyorum:

Fakir Steam Pocket Mop Buharlı Temizlik Makinası
Benim süpürgem de Fakir marka ve çok çok memnunum maşallah. Süpürgede Fakir gerçekten çok iyi bir marka. Ama acaba buharlı temizleyicisi nasıldır??




Dampf Mop Buharlı Temizlik Makinası
Bunun da fiyatı uygun geldi. Ayrıca deterjan da konulabiliyormuş buna. Ama ben bu markayı hiç duymamıştım.




Kohleman Dampfmop Deterjanlı Buharlı Temizlik Makinası

19 Eylül 2011 Pazartesi

Kitap Dağıtıyorum, İsteyen Var Mı ?

Ev işlerini pek sevmem. Toplanmış ve temizlenmiş evlere ise bayılırım :) Ama başkası yapsa ben sadece keyfini çıkarsam daha güzel olur tabi :) Hele süpürmekten nefret ederim. Gerçi düzenleme yapmayı da severim. Ne kadar çelişkili cümleler kuruyorum :) O zaman şöyle diyeyim: Ev süpürmeyi ,cam silmeyi ve toz almayı sevmem. Fakat dolap-kitaplık vs boşaltıp, atılacak şeyleri attıtan sonra da o dolabı-kitaplığı vs düzenlemeyi pek severim. Vileda yapmayı da severim. Birkaç ayda bir gardrobu boşaltıp tekrar düzenleriz. Verilecekleri ayırıp tanıdıklara veriyoruz. İkinci el kıyafet kabul eden yardım kuruluşları var mı bilmiyorum. Eğer varsa haberdar ederseniz sevinirim. Atılacak gibi olanları da toz bezi vs olarak ayırdıktan sonra elde kalanları tekrar düzgün bir şekilde diziyoruz dolaba.
Geçen gün kitaplığı da düzenleyelim dedik 1-2 yıldan sonra :) Eşim öğretmen oldugu için test kitaı-a4 kağıt-dergi çöplüğü gibi bizim ev :) Sırf kitaplar için Terasta küçük bir alanı pimapen yaptırmak ve eşimin okulla ilgili bütün kitaplarını vs oraya yığmak istiyorum. Kitaplığı düzenlerken, okudugum ve bir daha okumayı hiç düşünmediğim yada hem eşimden hem de benden geldiği için çifter olan ve bir de nereden geldiğini bilmediğimiz bazı kitapları ayırdım. Sağa sola veririm diye. Bir çanta dolusu kitabı görümcem aldı. Birkaç tane de bizde kaldı. Bir blogger olmanın avantajını kullanıp onları da size yollayayım dedim :) Kargo ücreti size ait olmak üzere (indirimli kargo ücreti olacaktır.) aşağıdaki kitap listesinden seçtiklerinizi size yollayabilirim. İster hepsini alırsınız ister birer tane alırsınız. Aynı kitabı birden fazla kişi isterse, tabi ki ilk isteyene yollayacağım. Kitap listesi şöyle:

PSİKOPAT- Keith Ablow



YÜKSELEN ATEŞ-Sandra Brown



BAŞARI YOLUNDA 70 ALTIN KURAL-Recep Şükrü Apuhan



SOYLU KAN-John Hawkes



KARA BÜYÜLÜ UYKU-Vecdi Çıracıoğlu



Kitap isimlerini tıklarsanız, kitabın konusu ile ilgili linke ulaşacaksınız.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Şaşkınlık İçindeyim!

(Öncelikle şunu belirteyim: Bu yazım kesinlikle reklam vs değildir ve bahsettiğim markalardan hiçbir çıkarım yoktur.)
Bugünkü post denememin akıbetini biliyorsunuz. Tabi bir önceki postu okuduysanız :)
Aldığım bir iki şeyden bahsedecektim. Aylardır hatta 1,5 yıldır banyo için dolap bakıyordum. 1 yıl kadar önce nihayet bir dolap almıştım ama banyoya her girdiğimde beni rahatsız ediyordu renginden dolayı. Çünkü kahverengiydi. Ben beyaz istiyordum. Eşim kahverengisinin daha güzel göründüğünü söylediği için kahverengi almıştık ama almaz olaydık. Sonuçta bizim banyomuz beyaz, ne alaka kahverengi yani dimi :S Bir-iki ay önce o gıcık dolabı mutfağa koydum. İçine de tezgahtaki bütün ıvır zıvırı doldurdum. Fritöz, katı meyve sıkacağı, blendır, ekmek yapma makinası, tost makinası... Ohhhh bi rahatladım ki! Mutfak tezgahı dediğin boş olacak arkadaş! Ferah ferah...
E dolabı oraya koyunca banyo bomboş kaldı gibi birşey oldu. Banyomuzun dolap bulmaya çalıştıgım yerinde önceden alçak bir lavabo vardı. Ayak lavabosu. Ama hiç kullanmadıgımız için kaldırmıştık. Hem duvar çirkin duruyordu hem de orası boşaldıgı için gözüme batıyordu. (Ayy durun bi, yazıyı kaydedeyim de silinmesin yine! )
Bir önceki postta uzuuuuun uzuuuun bahsetmiştim alışverişlerimin birçoğunu internetten yapıyorum diye ama yazı silindiği için göremiyorsunuz tabi :P O ayrıntılara tekrar giremeyeceğim kusura bakmayın. Evet, netten çok alışveriş yapıyorum ama hiç mobilya türü birşey almamıştım. Geçen gün Tchibo'nun sitesinde gezinirken fırsat reyonunda mobilya bölümü oldugunu gördüm. Zaten alışveriş sitelerinde ilk önce fırsat reyonlarına bakarım :P Neyse efem.. Tchibo'dan mobilya alma fikrini bir kenara bırakın, netten mobilya almak başlı başına risk aslında. Gerçi buna pek de mobilya denmez. Sonuçta ölçtüm biçtim ve ölçülerin tam da istediğim gibi oldugunu gördüm. Ama malzemesi nasıldır bilmiyordum. "Aman yaa nasıl olursa olsun, yetti gaari, alıcam ben bunu dedim ve aldım! Bu sırada gözüm bir de raf seti ilişti ki pek şekerdi ve fiyatı da uygundu. Onu da atıverdim sepete :) Cumartesi yaptğım alışverişim salı günü bizdeydi ve banyoya öyle yakıştı kiiii! Malzemesi de güzel. Çekmece tabanları sunta, biraz dayanıksız gibi görünüyor sanki (yada ben anlamadıgım için öyle görüyor da olabilirm ) ama zaten havluları koyduğum için sorun değil bence. Fotolarını da koyayım da asıl meseleye yani beni şaşırtan meseleye geçeyim.
Şu banyo etajerimin fotosu:



Şu da raf setimizin fotosu:



Raf setini, eğer etajer küçük olur da malzemeler sığmazsa çamaşır makinesinin üstüne monte ederiz diye almış idim. Fakat çekmeceler gayet genişti ve havlular vs sığdı. O yüzden raf setini salondaki nişe benzeyen duvar oyuğumuza monte etmeyi düşünüyorum. Nasip bakalım.
Ve şimdi beni şaşkınlığa düşüren şeyi paylaşayım. Dını nı nııımmm :))
Geçen gün yine bloglar arası gezintideyken, bir blogda bir ürün gördüm. Blog sahibi pek memnun kalmıştı. Pazartesi günü okudum. İlk kez dolaştığım bir blogdu. Şu an maalesef hatırlayamıyorum hangisi olduğunu :(( Amway'in jel fırın temizleyicisinden bahsetmiş. Fırındaki ve ocağındaki çıkmayan yağ lekelerini tertemiz yaptığını söylemiş. Benim de hem fırınımda hem de ocağımda o lekelerden bolca oldugu için ilgimi çekti. Ne blog sahibini tanıyordum ne de nette gördüğüm birşeye hiç araştırmadan hemen atlayan bir insan oldum. Ama Amway satan bir tanıdıgımı arayıp sordum ve ondan da aynı şeyleri duyunca sipariş ettim. Elinde varmış zaten ve ertesi gün yolladı bana. Az önce de denedim. Reklamlarda abartılan birçok ürün gibi bunun da fısss çıkacağını düşünüyordum açıkcası :) Ama yarım saatlik bekleyip temizledikten sonra gerçekten de gözlerime inanamadım!



500 ml'lik ambalajı var. Bir kaba az birşey jelden döküyorsunuz ve fırçasıyla fırınınızın duvarlarına tabanına tavanına sürüp yarım saat bekliyorsunuz. Yarım saat sonra o jel daha bir akışkan hale gelmiş oluyor. Islak bezle siliyorsunuz. Elinizdeki bez kopkoyu bir kahverengiye dönüşüyor kir ve yağdan :) Belki de benim fırın çok pis idi, bilemicem :P Sonra sirkeli suya batırılmış bir bezle tekrar siliyorsunuz. Ve karşınızda tertemiz misss gibi yepppyeni görünen bir fırın oluyor :) Yani kesinlikle tavsiye ediyorum. Çevrenizde illa ki vardır satan biri :) Bi deneyin :)
Benden bugünlük bu kadar.
Çok önemli bir not: Tül-perde ihtiyacınız varsa çok çok uygun fiyata bizden alabilirsiniz :) Bunun için www.bidahaal.blogspot.com adresini yada Facebook grubumuzu yada Facebook sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Tchibo ve Amway reklam değildi ama işte bu bir reklamdır :)

CİCİLER ALDIM :)


Sen otur bilgisayar başına, birsürü link vs ekleye ekleye upuzun bir yazı yaz, sonra hepsi birden bire kaybolsun! Ne heves kalır ne başka birşey! Hiç yazamam bir daha, kusura bakma blog! Bu da hem sana hem bana ders olsun e mi!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Ben De Birşey Duyurayım :)



Ne kadar da ihmal ediyorum bloğu değil mi :( Aslında yazılacak şeyler, verilecek tarifler de vardı ama vakit bulamadım. Bir de bu aralar, bir önceki postta da belirttiğim www.bidahaal.blogspot.com adresiyle de ilgileniyorum. Bu adresi bir kenara mutlaka not etmenizi öneririm. Çalıştığım işyeri için açtığım bir blog. Bu işin toptancısı olduğumuz için fiyatlarımız gayet uygun. Yurt içi ve yurt dışı satışlarımız oluyor. Özellikle İstanbul'da tül alışverişi yapabileceğiniz birçok yere tül-perdeyi aslında biz veriyoruzdur :) O yüzden, istediğiniz yeri gezin ama bize de bi uğrayın derim :) Ha tabi ki başka bir mağazadan daha pahalı olan ürünlerimiz de vardı ama üç-beş çeşittir onlar. Siz yine de bize bi uğrayın :) En azından bloğa bi uğrayın :) Hele duck bezlerimiz öyle ciciler ki, ihtiyacınız olmasa bile alasını gelir benim gibi :P Zaten blog üzerinden alımlarda, blog açılış şerefine ekstra indirimlerimiz de olacak.
Bu kadar reklamdan sonra duyuruma geçeyim.



Bu blog dünyasında çekilişler hediyeler vs pek meşhur. Ama bunlara sahip olmak için genelde "bloğumu izlemeye alın" kuralı oluyor. Ve ben o kuralı hiç sevmiyorum. Şartlı hediye veriyorsa, hırslı bir insan demektir ve ben hırslı insanları pek sevmem. Çıkar için de kimseyi izlemey almam. Haa , "100.-200-300. vs takipçime hediye vericem" diyenler de var ama onlar ayrı. Kural koymuyor. Zaten bloğu sürekli izlemeye alınıyor, o da bu sevgi karşısında hediye vermek istiyor. Bu tür insanlar da komplekssiz oluyor bana göre. Onları severim :) Onlar ayrı kategori, aman yanlış anlaşılma olmasın :)



Ayyy konuyu amma dağıttım :) Ben size bir blogdan bahsedecektim. Blog sahibesi çok çok cici çantalar yapıyor. Epeydir gözüm vardı çantalarda :) Geçen gün bir kampanya başlattı. Bunun hediyeyle, bloğu izlemeyle falan ilgisi yok. Parayı basıp alacaksınız, kusura bakmayın :P Amaaaa Leyya da yanında bir çantayı hediye verecek :) Valla billa hiç bir çıkarım yok bu konuda. Çıkar ilişkilerini de sevmem zaten. Ama çantaları sevdim, Leyya'yı da sevdim :) O yüzden herkes duysun istedim. Yani herkes derken bloğumu okuyan 3-5 kişiden bahsediyorum :P
Benim favorim bu:



Aslında beğendiğim birkaç çeşit var ve bu yüzden bir haftadır seçim yapamadım :(( Bugün artık yapmak zorundayım, çünkü pazartesi günü çantama sahip olmak ve bayramda havalı havalı dolaşmak istiyorum :P



Adresi bir de açıktan vereyim: http://leyya-craftmania.blogspot.com/2011/08/leyyadan-hediyeli-canta-etkinligi.html
Hadi siz de bir göz atın , bedava bunlar koş koş koş :P

Bu postla beraber bir karar verdim. Bazı arkadaşlarımın bloglarını tanıtacağım. Neden akıl edemedim şimdiye kadar bilmiyorum. Öyle güzel bloglar var ki. Siz de faydalanın istiyorum. Bir sonraki postum kesinlikle bu cici ötesi blog olacak inşallah :) Aslında daha önce bahsetmiştim bu blogtan ama daha fazla tanıtılması gerekiyor bence. Postu yayınlayınca yada şimdiden adresi tıklayıp bloğa gidince siz de anlayacaksınız sebebini :)

Haydi iyi gezinmeler size :) Ve iyi bayramlar tabi ki :)

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Karadenizli Arkadaşlara Duyurulur :)


Canım taze fındık istedi. Yapraklı yapraklı... Keşke olsa da yesem :(