26 Aralık 2010 Pazar

Benim Neyim Eksik, Buyrun Aşureye :)


Malumunuz oldugu üzere (yada malumunuz oldugunu varsaydığım üzere :P ) Muharrem ayı içerisindeyiz. Ve bu ay içerisinde bir aşure günümüz var. Geçen haftaydı. Yani Muharrem ayının 10undaydı. Size şimdi uzun uzun Muharrem ayının ve aşure gününün hikmetlerinden bahsetmeyeyim. Zira birçok blogda benim bahsedebileceğimden daha güzel bir şekilde bahsedilmiş durumda. Hala okumadım diyorsanız; sizi şuraya, şuraya, şuraya alayım :) "Bunlar yetmez, daha da isterim" diyorsanız da şuraya mutlaka gidin derim :)


Eh ben artık ufaktan ufaktan sadede geleyim. İlk aşuremi geçen yıl yapmıştım. Önceleri bana öyle karmaşık gelirdi ki bu aşure işi, annem yaparken bile bakmadım hiç. Kafamı yormak istemedim yani :) Ah bileydim bu kadar kolay ve zevkli bir iş oldugunu, evlenmeden önce de evde her aşure yapıldıgında ben yapardım :) Bu aşure denemesine de yine eşimin etkisiyle başladım. Neredeyse her tatlıyı çok sevdiği gibi aşureyi de tabak tabak yiyordu kendisi :) Ben de ona kendi elceğizlarımla aşure yapamamanın bedbahtlığı içerisinde kıvranıp durur idim. Netekim günün birinde -ki o gün geçen senenin aşure haftasındaki günlerden birine denk gelir- "kalk kızım, kaçış yok bundan, bizim adam milletin aşurelerini löp löp iştahla yerken ben öyle ezik ezik bakamam" dedim ve sıvadım kolları yine :)


Emin olmamakla beraber, tarifi portakal ağacından aldığımı düşünüyorum. Ama anneme de sormuş olabilirim, bilemiyorum. Bu yıl ise çeşitli sitelerden, kafamdan ve çoğunlukla da Ümmühanımın blogundan faydalandım. Sizler çoktaaaaan aşureleri yapıp tencerenin dibini sıyırıp tencereyi yıkayıp kaldırmışsınızdır bile ama olsun, ben eksik kalamazdım aşure tarifi vermekten :) Hem aşure her daim yapılabilecek bir tatlı sonuçta. Buyrun efendim, sizlere ennnnnfesss bir aşure tarifi :) Eksiklikler var diyorsanız da iletiniz lütfen :)

MALZEMELER:

Yarım kg buğday
1 su br kuru fasulye
1 su br nohut
4-5 tane kuru incir
6-7 tane kuru kayısı
1 su br kadar çekirdeksiz kuru siyah üzüm
1 paket dolmalık fıstık
Yarım kg toz şeker
1 portakal kabuğu rendesi
4-5 tane karanfil
1 nar
Tarçın

YAPILIŞI:

Geceden buğdayı ayrı tencerede, nohutu ve kuru fasulyeyi de beraber başka bir tencerede bir taşım kaynatıyoruz. Tabi buğdayı o kahverengi suyu çıkana kadar ve nohutla fasulyeyi de tozu iyice arınana kadar yıkıyoruz önce :)(Bir taşım da şu demek: Malzemeyi suyla beraber tencereye alıyoruz ve kaynadıktan 3-5 dakika sonra kapatıyoruz.) Ocağın altını kapattıktan sonra tencerelerin kapaklarını da kapatarak malzemeleri sabaha kadar o suyuyla bekletiyoruz. Sabah uyanır uyanmaz "aman da benim malzemeler ne hale gelmiş, şişmişler mi bi bakayım hele" diyerek tencerelerin kapaklarını açıp merakla bakıyoruz. Üzümleri, küçük küçük doğradığımız kayısıları ve kuru incirleri ayrı kaplarda suyun içinde beklemeye alıyoruz. Buğdayı, nohut ve fasulyeleri 3-4 parmak geçecek kadar su ilave edip malzemeler yumuşayana kadar kendi tencerelerinde kaynatmaya devam ediyoruz. Sonra nohutla fasulyeyi de buğdayın olduğu büyük tenceremize aktarıyoruz. Birbirine iyice karıştırdıktan sonra kayısı ve üzümleri de ilave ediyoruz. 5-6 dakika o şekilde kaynattıktan sonra şekeri ve portakal kabuğu rendesini de ilave edip karıştırıyoruz. 5-6 dakika da böyle kaynatıyoruz. Bir cezvede karanfilleri az suyla kaynatıp 1-2 dakika demlendirditen sonra o suyu süzerek aşuremize ilave edip yine karıştırıyoruz. Son olarak da incirlerimizi ilave edip yine 5-6 dakika kaynattıktan ve iyice karıştırdıktan sonra ocağın altını kapatıp, aşureyi kaselere koyuypruz. İnciri daha önceden eklerseniz, aşureniz koyu renk olur. Bu kötü bişey değil zevk meselesidir :) Yani kayısılarla beraber de koyabilirsiniz tabi. Tabağın üstünü de tarçın, fıstık, nar taneleriyle süsledim ben. Ama tabi ceviz, fındık vs malzemeler de ekleyebilirsiniz süslemesine. Ben aşure hiç yemedim desem yeridir. Şöyle bir tadına bakarım o kadar. O yüzden şimdi koccca bir tencere aşure, gelip de yemenizi bekliyor efem :) Haydi afiyet olsun.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Sağlıklı Dişler :)

Blogumu takip edenlerdenseniz eğer, daha önce bahsetmiş oldugum Naturalive markasını hatırlarsınız sanırım.
O yazıda bahsettiğim stick hala baş kozmetik ürünüm :) Gerçi kozmetik de denemez, zira içinde hiç kimyasal yok. Ben memnun kalıp arkadaşlara da önermiştim ve onlar da o zamandan bu yana kullanıyolar. Hatta geçen gün 3. sticklerimizin siparişini de verdik.
Kudret Hanım da o günden bu yana boş durmamış ve yeni ürünler çıkarmış. Geçen gün mailime Naturalive'den haber geldi. Beklediğim ürünü nihayet piyasaya sürmüşler. Diş Macunu!
Malumunuzdur ki diş fırçalamadan durulmuyor :) Sapsarı dişler ve kötü bir ağız kokusu tahammül edemediğim şeylerdendir. Bu yüzden, ennnn kötü ihtimalle günde bir kez mutlaka fırçalarım dişlerimi. İlkokuldan beri bize söylenen, diş macununu her fırçalamada mercimek tanesi büyüklüğünde kullanmamızdır. Çünkü diş macunu aslında çok zararlı bir maddedir. Zararlarıyla ilgili olarak şuradaki yazıları okuyabilirsiniz. Aslında en güzeli misvak kulanmak. Misvakın faydaları bilim dünyasında da kanıtlanmış durumda. Şurada da değinilmiş konuya. Fakat zor geldiğinden midir bilmem, misvak kullanma gibi bir alışkanlığımız yok. Piyasadaki bazı diş macunları misvak özü içerdiklerini söyleseler de sonuçta onlar da kimyasal içeriğe sahipler. Yani zararları faydasını silip götürmüş durumda. Ama Kudret Hanım bu konuda da derdimize derman olmak istemiş sağolsun :)

Mail adresime diş macunlarını piyasaya sürdüklerine dair mail gelir gelmez hemen verdim siparişi ve şuan kullanma aşamasındayım. Çok ferah bir kokusu ve tadı var :)
Tabii ki yine hiçbir kimyasal madde içermiyor. Bilakis faydalı olan birçok bitkisel madde mevcut içeriğinde. Linke tıklarsanız zaten okuyacaksınız ama üşenip de tıklamama ihtimalinize karşı ben buraya da yazayım :)
Misvak, karbonat ve çay ağacı özü içeriyor.
• Misvak, propolis ve çay ağacının antibakteriyel özellikleri sayesinde dişeti hastalıkları, aft(mantar) ve ağız yaralarını oluşumunu engeller.
• Ağızdaki bakterileri doğal olarak yok ettiğinden diş çürümelerini ve ağız kokularını önler.
• Misvak ve karbonat ile dişleri çizmeden beyazlatır.
• Hamilelerin ve çocukların kullanabileceği doğallıktadır.
• Uluslararası Diş Araştırmaları Derneği (IADR) ‘nın yaptığı araştırmalara göre propolis ve misvak; ağız ve diş sağlığının korunmasında etkin rol oynamaktadır.
Her halukarda diş macunu kullanıyoruz, o zaman neden doğal olanını kullanmayalım ki? Ben hep bu düşüncede olmuşumdur. Evet piyasadakilerle arasında fiyat farkı var ama 3-5 TL'yi mesela sigaraya vereceğimize sağlığımıza versek daha güzel olmuş olur. Bu tarz şeyler alırken hep 3ün 5in hesabını yaparız ama ıvır zıvır şeyler alırken de gözümüzü kapatır cüzdanımızı açarız :) Ahhh bu bizz :))
Bi konuyu da tekrar belirtmek isterim. Bu postu yazmakla hiçbir çıkar elde etmedim. Bir önceki postta künefeciden bahsederken de çıkarım yoktu. Ben beğendiğim şeyleri ve insanlara faydalı olabilecek şeyleri tanıtmakta bir sakınca görmüyorum. Herşey para değildir. Bana faydası dokunan birşeyi keşfettiğimde neden faydalarından çevremdekileri de yararlandırmayayım ki? Üstelik bunun görevimiz oldugunu düşünüyorum. Ama genelde bu işler maalesef çıkar karşılığında yapılıyor ve o yüzden çıkarsız tanıtımlar yapanlar da mimleniyor hemen. Neyse efem, ben kullandım memnun kaldım ve haber verip vazifemi yerine getirdim :) Gerisi size kalmış.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Hünkarım Pek Beğendi :)


Acaba herkes için aynı mıdır? Yemek yaptığımda hele ki bir yemeği ilk kez yaptığımda beğenilmişse zevkten 4x4 köşe oluyorum :) Beğenen kişi eşimse daha da mutlu oluyorum. Çünkü o benim eşim :) Ve boğazına çok düşkün, her yemeği her yerde yemeyen, yöresel yemekleri denemekten ve özellikle de yerinde denemekten zevk alan bir şahsiyet kendileri :) Mesela künefe yiyecek diyelim ki. Öyle her yerde yemez. Yiyeceği yerin illa ki ünlü bir yer olması da gerekmez. En iyi yapan yerde yer. Künefe demişken, bir iki ay önce müthiş künefe yapan bir yer keşfettik, ondan da bahsedeyim ben size madem :)
Künefeyi ikimiz de çok severiz. Sımsıcak halde önünüze gelir, bir parça kestiğiniz an o peyniri uzaaaaaarrrrr ve iştahınızı iyice kabartır :) Ahhh diyette olmasaydım da bi porsiyon yeseydim akaşama keşke :(( Neyse... İzmit'te bi Mahmut Usta vardır yürüyüş yolu civarında. İzmit' e gittiğimizde oradan yerdik. İstanbul'da ise Kadıköy evlendirme dairesinin tam karşısında Ekol Künefe var. Onu keşfettiğimizden beri hep orada yiyorduk. Fakat 2 ay kadar önce Ümraniye'de bir künefeciden bahsetti eşim. Hep görüyormuş ama hiç yememiş. Oraya gidelim dedi. Gittiğimizde ben içeri bile girmek istememiştim. Çünkü oldukça basit bir yere benziyordu. Güzel değildir künefesi diye düşündüm. Eşimin ısrarıyla girdik içeri. Verdik siparişleri veeeeee gözlerim faltaşı gibi açıldı! O nasıl bir tat öyle! Üstüne de maraş dondurması koydurmuştum. Bıçakla zor kestim dondurmayı, o derece Maraş dondurması yani :) Sonra konuştuk sahipleriyle. Kardeşlermiş. Kız kardeşler alt katta yapıyorlar künefeyi. Erkek kardeş de servis ve kasa işlerine bakıyor. Malzemeler memleketten geliyormuş. Künefe sevenleriniz varsa en azından bir kez gitsinler derim. Sevmeyenler de gitsin bence :) Aaaa adını vermeyi unutuyordum :) Şu linke bi bakın hele de iştahınız tavan yapsın :D Kilikya Künefe

Şimdi asıl konumuza döneyim :)
Dediğim gibi, eşim yemek yemeyi pek sever ama yemeğin iyisini yemeyi sever :) Sevdiği yemeklerden biri de Hünkar Beğendi idi. Gördükçe iç geçirirdi :) Ben de hiç yapmamıştım. "Yapayım sana" diyordum ama "yaa boşver, şimdi güzel olmazsa tutturamazsan yemem" derdi. Tabi ben de hırs yaptım :P Benim evde oldugum, onun da evde olmadıgı bir vakitte hemen kolları sıvadım. Ama nasıl heyecan ve istekle yapıyorum anlatamam :) Sonuç azzzz sonraaaaa :))
Tarifi Portakal Ağacı'ndan aldım ve şöyle yaptım:

MALZEMELER:

Beşamel Sos İçin:
3 adet patlıcan
3 kaşık un
3 kaşık tereyağı
2 su br süt
Yeteri kadar tuz

Etli Kısmı İçin:
750 gr kadar et (Ben Kurbandan paketlediğim etlerden kulandım, miktarı net bilmiyorum. Göz kararı:) )
2 diş doğranmış sarımsak
1 çorba kaşığı un
1 yemek kaşığı domates ve biber salçası (karışık)
Tuz
Karabiber

YAPILIŞI:
önce beşamel sosu hazırlıyoruz. Bunun için, patlıcanların közlenmiş olması gerekiyor. Ben patlıcanları önceden hiç fırında közlememiştim. Bu kadar uzun süreceğini bilmediğim için, bir yandan da beşamel sosu yapmaya başladım ve aksaklık yaşadım tabi :( O yüzden siz önce patlıcanları bi güzel közleyip soyun ve güzelce ezin. Blenderdan da geçirebiliriz sanırım. Közlemeyi nasıl yapacağınız size kalmış. Asıl tarifte Hatice Hn, alüminyum folyoya sarıp ocakta közlemiş. Ben alüminyum içeren ürünler kulanmamaya gayret ettiğim için o yöntemi kullanmadım. Patlıcanları yağlayıp birkaç yerinden bıçakla delip fırına attım. Ama uzun sürdü işte.
Patlıcanları hallettikten sonra, un ve tereyağını bir tencerede kavurun. Kokusu çıktıktan sonra sütü yavaş yavaş, yedire yedire ekleyin. Tuzu da ekledikten sonra patlıcanlarla karıştırıp bir borcama alın.
Bir yandan da etiniz pişiyor olsun. Bunun için, etler suyunu çekene kadar çok az sıvıyağla pişirin. Piştikten sonra bir kaşık ununuzu ekleyip karıştırın. Sonra sarımsakları, salçayı, tuz ve karabiberini ekleyin. Eti de ayrı bir borcama koyun.
Servis aşamasında, tabağa sosu koyduktan sonra eti de sosun tam ortasına koyarak ikram edin.

Ben tabağa koyduğum anda eşim yemeye başladı. İlk lokma tereddütle yenilmiş olsa da diğer lokmalar öyle hızlı yendi ki "dur fotoğraf çekicem" dememe bile aldırmadı :) O yüzden fotolar böyle yarım :)) Tabak hızla boşalmaya devam ederken yani zor şartlar altında çektim bu fotoları. Yani bu seferki fotoğraf bahanemi bulmuş oldum, hahahah :))
Seviyorum siziii, haydi afiyet ola :D


Not: Sosun içine biraz kaşar peyniri rendesi yada mozzrella peyniri de ekleyebilirsinizz Daha güzel olur belki :D

14 Aralık 2010 Salı

Nasıllar?








Beğendiniz dimi? Özgüvene bakar mısınız :P :))
Beğenenler parmak kaldırsın ve ŞURAYA bi baksın :)

...

Çizgilerle dolu ellerin yüzün, 30'unda mısın 40'ında mısın...

5 Aralık 2010 Pazar

İrmikli Nefissssss Tatlı


Ben de yemek bloğu gibi oldum ayol :D Üstüste tarif ekleyerek kendi rekorumu kırmışım da haberim yokmuş heheh :) Geçen gün yayınladığım soframdaki tatlının tarifini de vereyim dedim.
Önceleri, blog dünyasını henüz tam anlamıyla keşfetmemişken takip ettiğim sınırlı sayıdaki blogdan biriydi yeşilkivi. Sütlü tatlılara ağırlık veren bir yemek sitesi oldugunu düşünüyorum ve tarifleri de hakikaten güzel oluyor. Bu tatlıyı da yine yeşilkivi.com'da görmüş ve ilk olarak bir iftar soframda denemiştim. Ve çok hoşuma gittiği için sık sık yapmaya başladım. Yani sık dediğim de senede 2-3 kere :D E tembel bir hanım oldugum için, bu sayı bana göre sık oluyor tabi :P
Neyse, ben kendimi daha fazla batırmadan tarife geçeyim dimi :) Siz fotolar için yine tarifi aldıgım siteye bakıverin :) Benimkiler hep karanlık hep karanlık :(


Malzemeler:
1 kg süt
11 yemek kş irmik
10 yemek kş tozşeker
1 paket vanilya
1 paket piknik kakaolu bisküvi
1 su br hindistancevizi
isteğe bağlı olarak bir yemek kş tereyağı

Yapılışı:
Süt, irmik ve şekeri bir tencerede kaynatın. Siz de benim gibi tencere yıkamaya üşenenlerdenseniz, teflon tencere tercih edin :) Kaynadıktan 1-2 dakika sonra ocaktan alarak vanilya ve tereyağını ekleyerek iyice çırpın.
Ben borcam ölçülerini bilmem ama küçük bir borcamı suyla ıslatıp üzerine hindistan cevizini yayın. Tatlı dilimleriniz ince olsun istiyorsanız daha geniş bir borcam kullanabilirsiniz. Tarifin orjinaline baktıysanız eğer, 20x20 ölçülerinde tepsi kullanılmış. Hindistancevizinin üstüne muhallebinin yarısını boşaltın. Onun üstüne, ufaladığınız bisküvileri döşeyin. Kalan muhallebiyi de bisküvilerin üzerine döküp ıslak kaşık yardımıyla düzgünce yayın. Kaşığı sürekli ıslatarak yayıyorum muhallebiyi. Yoksa kaşığa yapışıp bisküvilerle beraber kalkıyor.
Dışarıda ılıttıktan sonra buzdolabında soğutun ve üç-beş dilim yiyin :) Afiyet olsunn.


Not: Ben yine diyete başladım ühüüüü :(
:P