18 Ocak 2011 Salı

Size Ufak Bir Hikayem Var :)


Çooook ama çoooook uzakta karlar altında güzel mi güzel, ışıl ışıl sokakları ve sıra sıra şirin evleri olan bir ülke varmış. Orada yaşayan bütün canlılar günlerini karla oynayarak geçirdikten sonra akşamları insanlar sıcacık evlerine dönüp sobada kestane pişirip birbirlerine masal anlatarak, hayvanlar ise insanların onlar için kurdugu özel yuvalarında mışıl mışıl uyuyarak sabahı ederlermiş.


İşte bu ülkede yıllardır çok iyi arkadaş olan bir grup serçe de yaşarmış. Bütün günlerini birlikte geçirir, acıkınca o mutlu insanların karlar üzerine serpiştirdiği ekmek kırıntılarını yedikten sonra oyunlarına devam ederlermiş.


Üstelik bir de kedi arkadaşları varmış inanabiliyor musunuz? Adı da Kırpıkmış. İnsanlar birbirlerine kartopu atarak eğlenirlerken, bizim serçeler de taaa yüksekteki dallarda zıplayıp zıplayıp Kırpık'ın kafasına kar düşürürlermiş. Tabi Kırpık bundan hiç rahatsız olmaz, gülerek miyavlarmış. Dedim ya, bu ülkede herşey çok güzelmiş.


Amaaaa bizim bu serçeciklerden biri pek sıkılganmış. Hep değişik oyunlar üreten, değişik yerlere gitmek isteyen yani anlayacağınız azcık yaramaz olan maceracı bir serçeymiş Zıpırcan.


Bigün yine böyle sıkılmış yeni birşeyler düşünüyorken, upuzuuuuun bir kulesi olan bir şehirden bahseden insanlar geçmiş ağacın altından. E bizim Zıpırcan bunu duyar da rahat durur mu hiç ayol?


Hemen arkadaşlarını da ayartmış ve yola çıkmışlar. Sıra sıra ağaçların dizili olduğu karlı yollardan uça uça geçmişler.


Yepyeni şehirler görmüşler. Her beğendikleri yerde mola verip dinlenmiş, biraz oyun oynayıp karınlarını da doyurduktan sonra yollarına devam etmişler. Tabi bu arada Zıpırcan yine fikir değiştirmiş :) O kuleli yerden vazgeçip değişiklik olsun diye karsız ama çiçeklerle dolu bir yere gitmek istemiş. E tabi hemen arkadaşlarını da ikna etmiş yine :)


Günler, haftalar geçmiş. Yollardaki karlar azalmaya başlamış. Baharın oldugu memleketlere yaklaştıklarını anlamışlar. Veeee günün birinde harika çiçeklerle dolu yemyeşil bir çayıra ulaşmışlar.


Orada da gönüllerince uçup zıplayıp oynadıktan sonra yola devam ettiklerinde eşsiz güzellikte yemyeşil ağaçların arasından geçip başka serçelerle tanışa tanışa çiçekli ağaçlarla, yine mutlu insanlarla ve güzel evlerle donanmış olan çok cici bir şehre ulaşmışlar ve o güzellik karşısında gagaları açık kalmııııışşş.


Gerçekten de o şehir öyle güzelmiş kiii.... Bahçesinde kiraz ağaçları olan minik minik evler de varmış tam bizim serçelerin sevdiği gibi!


Öyle mutlu olmuşlar ki, hemen o güzel ağaçlardan birinin bir dalına sıkış tepiş sıralanıp mutluluklarını paylaşmışlar.


Tabi bi yandan da yol yorgunlukları varmış ve gece olmak üzereymiş. Ne yapmışlar dersiniz?


O güzel evlerden birinin avlusundaki bir şemsiyeyi gözlerine kestirmişler ilk önce. Sonra da o şemsiyeyi iyi köşeye ittirmişler gagalarıyla. Ve altına saklanıp uyumuşlar. Ertesi gün o rüya gibi şehrin her bir köşesini dolaşmak için enerji toplamak üzere...

Fotoğraflar çeşitli bloglar, siteler ve Flickr hesaplarından alınmıştır. Örneğin, şu, şu

5 yorum:

www.sendepisir.com dedi ki...

Başka yerlerden de olsa alınan resimler ve anlatım çok hoşuma gitti. Çünkü içinde mutluluk var, bir an keşke bende o kuşların yerinde olsaydım dedim. Paylaşım için teşekkürler..

kirazzade dedi ki...

Teşekkür ederim :) Bu fotoları çok beğendim, bloğumda yer vermek istedim. Kuru kuruya olmasın diye de hikaye uyduruverdim :)

ümmühan dedi ki...

ee sonra ne olmuş, şemsiyenin altında kaldılar :)

nesrin dedi ki...

Cok güzel fotograflar. Hikayede cok hos. Belinden sevgiler...

gündaşım dedi ki...

çook sıcak bir hikayeydi :)