20 Nisan 2010 Salı

İstanbul'dan Manzaralar...

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=975115&title=sultanahmette-4-bomba-imha-edildi
Sizlere bu kez İstanbul'un o güzel manzaralarından bahsetmeyeceğim. Acı gerçekleri çıkaracağım karşınıza. Gezmesi güzel, yaşaması zor olan bir şehrin bıçak sırtında yaşayan insanlarıyız, farkında mısınız? Yolda kakara kikiri yürürken bir-iki saniye sonra neler yaşayacağımızı hiç bilemiyoruz. Gerçi bu her ülke, her şehir, her mahalle için geçerli. Ölüm anlık. Ve ne zaman nereden ne şekilde karşımıza çıakcağını kestirebilmemiz mümkün değil. Eşimin dedesi (annesinin babası) yıllardır hastaydı. Bugün-yarın ölecek gözüyle bakılıyordu. Ama ne oldu? O yatalak bir şekilde de olsa hayatına devam ederken, önce eşi (anneannemiz) sonra da kızı (kayınvalidem) vefat etti. Hiçbirşeyleri yokken üstelik. Ve dedemiz de iki yıl önce vefat etti. Yani demem o ki, evet bir saniye sonramızı bile mümkün değil kestiremeyiz. Fakat, buna bile biraz da biz sebep oluyoruz diye düşünüyorum.
Dün bir olay yaşadık Çemberlitaş'ta. Akşam saat 21:30'a doğru Çemberlitaş tramvay durağında arkadaşlarla tramvayı beklerken birden bir ses duyduk! Ve duman yükselmeye başladı 100-200 mt kadar ilerimizden. İç huzursuzluklarını, manevi boşluk ve açlıklarını, cahilliklerini, kıskançlıklarını masum insanlara zarar vermek olarak dışarı yansıtan bazı kendini bilmezler, ses bombası atmışlar! Birden bir kargaşa çıktı ortaya. Hangi ara nereden çıktıklarını anlaymadığımız yunus polisler şimşek hızıyla geçtiler önümüzden olay yerine doğru, birbirlerinin peşisıra. Arkasından ambulanslar, ekip otoları. Koşturanlar vs. Biz tedirgin bir şekilde birbirimize iyice yanaştık. Tarmvay geldi ama binip binmemekte kararsızız. Çünkü tramvay olayın oldugu yöne doğru gidecek. Yine de bindik ama bir anons yapıldı "Şüpheli paket oldugundan dolayı, trafik durdurulmuştur" diye. Tekrar indik beklemektense. İnsanın aklına binbir türlü şey geliyor. Ya bu tarafa doğru gelirlerse, ya tekrar patlatırlarsa... Sonra beklemenin de çözüm olmayacağını anlayıp ara sokaklardan yürümeye karar verdik. Koşa koşa, sağa sola bakmadan, çöp kutularından falan uzak durarak Sirkeci'ye indik. Eşim de orada bekliyordu. Onu görünce rahatladım zaten.
Niye anlattım bunu? Ülkemizi, güzelliklerinin tadını hep beraber çıkarmaya çalışmak varken, kaosa sürükleyenlerden nefret ettiğimi söyleyebilmek için! Aleviyi Sünniye, Türk'ü Kürde, Fenerbahçe'liyi Galatasaryalı'ya, CHP'liyi AKP'liye vs düşman etmeye çalışıyorlar anca. Kargaşa çıkaranlardan hiçbirinin de bu saydığım gruplardan oldugunu hiç sanmıyorum! Çıkar amaçlı olarak seni bana, beni sana düşman ettikten sonra ortadan kaybolan kişiler... Vay efendim ezilmemek için 1 Mayıs'ta sokaklara dökülelim diye bağırıyordu bu sabah bir kadın vapur iskelesi çıkışında. Sen orada bağırıp kendini yırtarak ezileceğine evine gidip keyfine baksan diyorum? 1 Mayıs işçi bayramı değil miydi? O zaman bayram kutlamak varken neden meydanlara dökülüp de onun bunun işyerlerinin otomobillerinin camlarını indirip devlet malına zarar verelim ki? İşsiz oldugu için evine ekmek götüremeyenler varken, maaşım az diye yırtınmak neden? Öğretmenlerin maaşı az diye isyan çıkaranlar var mesela. Evet gerçekten az, ona bir itirazım yok. Ama öğretmenlerin maaşını beğenmiyorsan, öğretmen olma kardeşim. Ben mesela, öğretmen olmak isterdim. Ne güzel birsürü tatilleri var. Ben yılda 1 hafta tatil yaparken, öğretmenler yılda nerden baksan 4-5 ay tatil yapıyorlar. İtiraz edenler de bence öğretmenliğe yani birilerine birşeyler öğretmeye kendini adamamış olanlardır. İdealist bir öğretmen, öğretmenliği canı gönülden severek yapan bir öğretmen, maaşını çok da sorun etmez zaten. Edecekse de seçmesin o bölümü yahu. Doktorlar da çalışma saatlerinin çokluğundan ve işlerinin yoğunluğundan şikayet ediyorlar mesela. E sen doktor olmadan önce bunun böyle olacağını bilmiyor muydun? Hiçbir iş, eğer o işi severek isteyerek yapmıyorsan, katlanılabilir birşey değildir ki. Bir öğretmen en az 1350 TL maaş alır. Hele devletteyse, günü gününe aksamadan alır o maaşı. Halbuki asgari ücretler geçinenler de var bu ülkede. Sen mis gibi işini bulmuşsun, şükredeceğine neden devletine isyan ediyorsun ki? İstifa et başka iş yap o zamn maaşı yüksek olan. Devlet sadece memurlarına maaş vermekle uğraşmıyor ki. Karşımıza vergiler çıkınca itiraz ederiz, ama bir yandan da sürekli yüksek maaş ve çeşitli imkanlar talep ederiz devletten. Yol yoksa yol istersin, yol yapılırken de çamur oldu der kızarsın. Yeni otobüsler, yeni vapurlar, yeni köprüler, yeni yollar istersin. Ama aynı zamanda doğalgaz, elektrik, su ucuz olsun istersin. E vergi de vermemek istersin? Pardon ama, devlet neyini satsın da karşılasın senin bu isteklerini. Ben devlete hiç yardımcı olmayayım, vergi kaçırayım, alışveriş yaparken fişimi almayayım, devlet gelir amaçlı olarak birşeyleri satmaya kalkınca kızayım (bu satışların doğru birşey oldugunu savunmuyorum yanlış anlaşılmasının), sonra maaşıma ve sosyal olanakların azlığına karşı tepki gösterip gösteri yapayım, ortalığı yakıp yıkayım.Aferin yaa, süper akıllıymışım ben be. He bi de benim o yakıp yıktıklarımı da devlet yine telafi etsin dimi ? Ayyy çok sinirliyim dostlar. Nereden nerelere geldim. Bu arada, bu yazdıklarımın partiyle purtuyla ilgisi yok. Hiçbir partinin mensubu değilim. Yani benim için devlet devlettir. AKP yada CHP veya başka bir parti olarak görmem olayı. Düzgün işler yapsınlar da kim olursa olsun. Üffff yeter bana bu kadar ciddiyet. Hadi bakiim, didişmeyin didişmeyelim :P

2 yorum:

nohut oda dedi ki...

kesinlikle katılıyorum yazdıklarına..
şükürsüzlük ve manevi boşluktan kaynaklanıyor bu sızlanmaların çogu zaten..

ümmühan dedi ki...

Çok doğru şeyler söylemişsin canm, sonuna kadar katılıyorum sana, tekrar geçmiş olsun ,artık böyle şeyler yaşanmasın dileğiyle...