Konuya pat diye girmiş olacağım ama ben bir karar verdim. Şimdi bunu yazarken bir karar daha verdim ve bugün iki karar birden vermiş oldum, bir hafta yeter bu bana :P
İlk kararım şu: "Amaaaann banane yaaa, kim n'aaparsa yapsın, alemin derdi beni mi gerdi, milletin aklı yok mu da ben akıl vereyim..." vs vs demek istiyorum artık. "Aman o üzüldü mü, aman şu kişi kızdı mı, aman şöyle yaparsam nolur yapmazsam nolur?" Sonuç ne? Kafama taka taka acayip bişey oldum çıktım. Ben "ben"likten uzaklaştım. Kendim değilim artık sanki. O üzülmesin diye şunu yap, bu kızmasın diye şunu şunu yap. Üfff daral geldi. Bana zararı olmadıktan sonra yaparım aslında. Sevmem, insanları (hele de sevdiğim insanları) kırmayı-üzmeyi-kızdırmayı. Ama onlara zarar gelmesin diye yaptığım yada yapmak istediğim şeyler bana zarar veriyorsa hiç umrumda olmayacak bundan sonra. Bunun adı bencillik mi bilmiyorum. Ama değildir herhalde. Bencillikse de umrumda değil.
Ben zaten herşeyi kafasına çok takan bir insanım. Vicdanımı rahatsız eden birşey yaptığımda gülerce düşünür dururum. Yapmasa mıydım ki diye. Vicdanımı rahatsız eden dediysem de öyle çok kötü birşey falan değil, çoğu kimsenin normal bi şekilde verdiği bir tepkiyi verdiğimde mesela. İçim içimi yer. Tüh, üzüldü mü ki, yada kızdı mı ki? Düşün düşün düşün, bi şekilde bir yerimden patlak veriyor sonra bu kafaya takmalar. İş zaten yeterince stresli. E bir de evde yada akrabalarla ilgili huzursuzluklar çıkınca görmeyin halimi. Bu ara vücudumda yara gibi birşeyler çıktı. Strestenmiş. İlaç milaç verdi doktor. Üfff böyle derdimi anlatıp milleti de boğmak istemiyorum aslında. Ama içimde kala kala iyice büyüyor. Beynimde karmaşaya dönüşüyor. Zaten kendi beynim diye söylemiyorum, çok doludur kendileri :P Bi de böyle sıkıntılarla doldurunca patlayacak gibi oluyor. Otobüste vapurda ve eve gidince gözlerimi açamıyorum. Hep bi uyuklama ve can sıkıntısı hali. Aylardır gezmeye bile çıkamadım. Pazar günü parmağım bile kıpırdamıyor nerdeyse. öyle bitkin oluyorum, sanki inşaat işçisiymişim de hafta boyunca tonlarca yük taşımışım gibi. Halbuki işim masa başı bir iş. Ama demek ki, beden gücü gerektiren işleri yapınca yorulunmmuyormuş sadece, kafa patlatmak daha da yoruyormuş insanı. Beden yorgunluğunda, birkaç saat yada işte bir iki gün yat uzan, o yorgunluk gider. Ama beyin yorgunluğu geçmiyor öyle kolay kolay. İş yerinde yapman gereken bir sürü hesap kitap işi vardır, evde yemek yoktur ortalık dağınıktır. Haftasonunu dört gözle beklersin (haftasonu dediysem sadece Pazar günü), evde durup az biraz işimi gücümü halledeyim dersin ama dört bir yandan sitemler gelir "Vay efendim bize gelmiyonuz da, bizi sevmiyonuz mu, vefasızsınız da bilmem ne" ıdı vıdı dıdı mıdı :S Yaa ben seni niye sevmeyeyim, niye vefasız olayım? Ben evimde biraz kafa dinlemek istiyorum. Yada bi dışarı çıkıp deniz havası almak istiyorum. Aylardır işe yada akrabalarımızdan birine gitmek haricinde dışarı çıkmadım yaa. Mesela Çengelköy Çınaraltı'na
gidip, şu masaya oturup
şu yiyecekleri
ve nicesini yiyip karnımı doyurduktan sonra, şu manzara eşliğinde
saatlerce öyle boş boş durup sağı solu seyredip eve gelmek istiyorum. Ha yine yaparım belki ama tembellik de var bende. Bazı hanım ablalarım gibi eşimin de yardımıyla işleri çabuk çabuk halledip kendimi dışarıya atamıyorum. Bu hem biraz tembel oluşumdan hem de bünyemin zayıf oluşundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Sıktım canınızı dimi? Belki de yayımlamam bu postu. Ama şu an okuyorsanız zaten yayımlamışım demektir :) Böyle dert yanmak, derdi olan için iyi güzel ama derdi dinleyen için pek öyle olmuyor. Dert ve olumsuzluk aktarımı yapmış oluyoruz. Hani fen derslerinde görmüştük ya, elektronlar mı ne birbirine geçiyodu etkileşiyordu falan. Hani elimiz soğuksa, sıcak bişeyi ellediğimizde elimiz ısınmaya, o sıcak şey de az biraz soğumaya başlardı ya. Dert anlatımının da böyle oldugunu düşünüyorum. Ben derdimi aktarıyorum sana, belki biraz rahatlıyorum ama bu sefer sen doluyorsun gibi işte. Bu post burada biter o zaman.
Fotolar alıntıdır.
( İman zayıflığı? )
12 yorum:
bu serzenişleri zaman zaman hepimiz yapıyoruz zaten ..
aynı şeylerden çoğu zaman bende şikayet ediyorum ..
hep başkalarını düşün, üzmeyeyim kırmayayım eee ben nolucam bende düşünülmek istiyorum ...
sonuna kadar hak verdim canım sana
bu zamanlarda insanın içini gerçekten dökeceği,kendini rahat hissettirecek anlayışlı dostlara ihtiyacı oluyor...
Evet evet, ben de bloğa dökmeye karar verdim böyle sıkıldığım anları. Aslında Allaha şükür birçok insandan daha iyi ve rahat bir hayatım var ama yine de ufak ufak çoğalıp isyan ettirebiliyor insanı bazı şeyler.
ahh kıyamam sen baya dolmuşsunda yaralarla taşmışsında...kıyamam...o sitemleri inan bende ayşede ftamada duyuyor ama ne yapalım..üzül üzül nereye kadar..en iyisi kendi istediğin şeyi yapmak...çünkü karşıdakinin istekleri hiç bitmez ve sana asla mutluluk vermez..sen en iyisi kendi isteğin gibi ol ve yaşa...
çalışan ve evli biri olarak sana tavsiyem tatil gününe iş bırakma...zaten masa başı iş yapıyormuşsun eve gelince bir akşam çamaşır ütü işini hallet bir akşam sil süpr bir akşam atıyorum cam silinecekse cam sil 1 akşam dolap düzeltilecekse dolabı düzelt ama pazar gününe iş bırakma...tatil günün çalışma günün olmasın...hem sabahtan akşama kadar oturan ve miskinleşen bünyen biraz hareketlenecek hem pazar şunuda yapsam bunuda yapsam derdinden kurtulacaksın...hemde evin hep tertipli düzenli olacak...ben öyle yapıyorum yanii...benim ne temizliğe ne ütüye yardımcım yok her işimi kendim yapıyorum hemde hafta içi akşam hergün yapuıncada en fazla 1 saat içinde herşey bitiyor...çok nadir cumartesi pazar cam silerim..hep hafta içi yaparım...perdeyide akşam yıkarım asarım ütümüde tvyi seyrederken hem eşimle sohbet edip hemde ütülerim...cumartesi pazarda şöyle üstünden evi silip toz alırım banyo ve tuvaleti çamaşır suyuyla yıkarım bu kadar...en büyük tavsiyem sana arkadaşım:)uygularsan faydasını göreceksin inan..
Birsen, en doğrusu bu galiba. Ben de bu yöntemi denemek istedim ama olmadı. Zaten 8den önce pek gidemiyorum eve. Hemen yemek olayına girişiyorum gidince. Yemek bitip de sofrayı kaldırıp mutfağı düzenleyince saat 9,5 falan oluyor zaten. Sonra işler gözümü çok korkutuyor. Zaten hep bitkinlik oluyor üzerimde. Amaaaaaan kalsın diyorum, oturuyorum çok zaman. Yada işte ortalığı toparlıyorum. Bu aralar da, kafa dağıtmak için peçete halkası falan yapıyorum işte. Senin dediğin düzene bi alışabilsem daha kolay olacak ama işte...
İlk olarak geçmiş olsun canım dikkat et stres çağımızın hastalığı, çınaraltı:) uzun yıllar önce üniversiteden sınıf arkadaşım sevgili habibenin daveti ile izmitten kalkıp gittiğimiz eşim ile güzel kahvaltı ve manzara eşliğindeki bu mekanı hatırmak iyi geldi teşekkürler, arada insan kendine de vakit ayırmalı belkim bi pazar gideriz ne dersin...
ay bu düşünceler hiç bitmez ki..
bende birde buna ek olarak kurgu sıkıntısı var.
kuruglarım gelmemiş bir zamanı veya olayı..resmen manyaklık benim ki!
birincisi belki o günü göremeyeceğim..ikincisi o gün ne oalcağını bilemezsin.. ah bu ben..bazen cidden kendimden sıkılıuyorum bu sıkıntılardan..
ay bu tarz sıkıntılar bir tek kadınlarda mı var ne! kızsakta bazen çok imreniyorum düz mantık erkeklere!
Allah yardımcın olsun..
(bu arada bende kendimi düşüncelerle sıkıntıya soktuğumda imanım konusunda zayıf olduğumu düşünürüm hele ki kurgu anlamında.. dua et ,talep et ve gerisini O'nun takdirine bırak desem de kendime hep..bu kısır döngüden tamamen uzaklaşamam)
birde çok uzatmış oldum ama diyeceğim o dur ki bir olumsuzluk olduğunda üzerinde fazla düşünüp ve gereksiz fazla sorgulamak daha da büyütüyor bence herşeyi..
eğer sürçi lisan ettiysek affola ..:) sevgiler
ooo o da var bende. Mesela, şunu yapmazsa şu kişi şöyle der. o derse ben şunu derdim. bu sefer şöyle şöyle yapar vs vs vs Kurar da kurarım.
Hülyacım, evet iyi olur bir haftasonu, hem bana da emrivaki gibi olur, o bahaneyle çıkarım işte :)
Arada bencil olmayı da bilmeli insan. Ben öğrendim artık kendime çalışıyorum :) Bu arada Çengelköy resimleri bitirdi beni özledim İstanbul'u da Çengelköy'ü de. Bir dahaki sefere Çınaraltı'nın hemen yanındaki Erbap 'ı denemeni öneririm... Bloğunu takip listeme ekledim. Sevgiler...
Çınaraltı da bitirmeyecek gibi değil yani :) Hoşgeldiniz bu arada :)
"Her keder ve sıkıntı bayatlamış mutluluklarımızı süpürür, temizler. Yeni ve taze hoşnutluklar için bizi hazırlar. Bir keder gelip çattığında yepyeni hoşnutlukları bekle. Keder ve sıkıntı da bir emanettir. Gelir, yaşanır ve gider. Hoşnutluk farketmeye bağlıdır. Farketmek ise ancak zıtlıkla mümkündür. Dert ve keder olacak ki hoşnutlukları hissedebilelim, farkedip gereken lezzeti alabilelim.' HZ MEVLANA
Vaayyy... Ümmüşüm, teşekkür ederim. Gerçekten çok güzelmiş.
Yorum Gönder